İktisat Tarihi

Avusturya İktisat Okulu Problemi Çözüyor: İslam Neden Geri Kaldı?

Tam teşekküllü islam toplumlarında iktisat uygulamalarıyla ortaya çıkan açıklığa Avusturya İktisat Ekolünün bakış açısıyla alternatif bir çözüm önerisi. Tarih de içerir ve ol miktarda öğretici bilgi taşır.

Batı Neden Egemen?

Doğu-Batı kıyasında Batı'nın birçok açıdan önde olduğu somut verilerle de ortada. Hal böyleyken ülkemizde bu duruma sebep olarak gösterilen 'matbaanın geç gelmesi' aslında devede kulak belki de. Bu geride kalmanın özünde yatanı görmeye odaklı bir bakış açısı...

Deniz Feneri Projesi'ne Doğru: Bir İktisadî Bilinç Akışı Denemesi

Bir iş toplantısında düşüncelerimizin başka yerlere kayması sık rastlanan bir durumdur. Fakat, iktisadî konuların tartışıldığı toplantılarda romanları düşünmek herhalde ҫok fazla kişinin başına gelmemiştir....

MICHAEL SHERMER, ATİLLA YAYLA VE ANARKO-KAPİTALİST İKTİSAT-2

“Orman kanuna geri götüren şey kesinlikle devletçiliktir –çatışmaya, uyumsuzluğa, sınıf mücadelesine, fetih ve herkesin herkese karşı savaşına ve genel yoksulluğa geri gidiş. Karşılıklı hizmetler...

Ludwig Von Mises'in Metodolojisi: Dün, Bugün ve Daima

“Dar kafalı insanlar sürekli olarak kendileri gibi düşünmeyenlerle aralarındaki farklara kafayı takarlar.” İnsan Eylemi, Mises, Liberte Yayınları, s.7. Modern İktisatçıların, Mises’in çalışmalarını anlamak için kılı kırk yarmak...

İktisat ve İktisatçı

İktisat ve iktisatçının toplumdaki yeri her zaman tartışılmıştır. Ancak gözden kaçan detay vardır ki iktisat insan varoluşunun hayati yapı taşıdır. Bunu göz ardı etmek demek sosyal toplumu göz ardı etmek demektir. Bundan ötürüdür ki iktisat şu an kendisine verilen değerden çok daha fazlasına ihtiyaç duymaktadır. İktisadı ve iktisatçıyı değerlendiren aydınlatıcı bir yazı...

Kendiliğinden Doğan Düzenin İktisatta Neden Yeri Yoktur?

Hayek’in iktisat metodolojisine kattığı en belirgin kavram “kendiliğinden doğan düzen” kavramıdır. Aslında kendiliğinden doğan düzen Hayek’in de içinde olduğu Avusturya İktisat Ekolüne çok ters gelen bir düşünceydi. Bu ekolün mensupları Aguste Comte’un doğa bilimleri ile sosyal bilimlerini tek ve zorunlu bir yöntem birliği altında tutmasına mutlak anlamda karşıdırlar, zira Avusturya İktisat Ekolü yöntembilimsel olarak düalisttir. Yani bilimsel yöntemleri mutlak olarak iki farklı gruba ayırır. Bunların birincisi, nesne ve maddeye bağlı olarak açıklanan ve fen bilimleri olarak adlandırılan fizik, kimya ve biyoloji gibi disiplinler; ikincisi de içinde insan eylemlerinin var olduğu sosyal bilimlerdir, yani iktisat, hukuk, felsefe, siyaset, tarih ve buna benzer disiplinlerdir.

Hayek'in Samimiyetsizliği (Yoksa İki Yüzlülüğü mü?)

Sol görüşlü The Nation dergisi Amerikalı milyarder Charles Koch ile Friedrich Hayek arasında 1973’de geçen bir mektuplaşmayı ortaya çıkarmış. Bu mektuplaşmadan yola çıkılarak yapılan bir Hayek ve günümüzün bazı liberalleri için yapılan bir eleştiri...

Atilla Yayla ve Kes-Yapıştır – Cato Journal’dan Yazı "Almak"

Zaman gazetesi yazarı Atilla Yayla geçtiğimiz ay gazetedeki köşesinde Hakikatin Krallığı, İnsanın Köleliği başlıklı bir yazı yayınlamış ve yazısının ilk paragrafında Rus düşünür Nikolai...

İktisat, Kendiliğinden Doğan Düzen ve Aydınlanma

Bugün ne yazık ki insanın biricik mantığının ve bilincinin aşağılandığı ve yok sayılmaya çalışıldığı bir çağda yaşıyoruz. Son yüzyılda ortaya çıkan felsefelerin, teorilerin ve ideolojik yaklaşımların pek çoğu (post modernizm, yeni sağ düşünceler, post yapısalcılık vs.) insanın amaçlı eylemine ve eleştirel aklına karşı yıkıcı ve bozguncu davranmışlardır. Bugün de bu davranışlarında ısrar ediyorlar. Bunun nedeni ne olabilir? Belki bir neden olarak, insanın eski zamanlarından kalma gelenekleri, yani hurafelere, masallara ve efsanelere inanma alışkanlıkları gösterilebilir. Ancak bunların kökleri kesinlikle romantizmde, seçkincilikte ve tarih-i kadimde aranmalıdır. Aydınlanma tam da bu kökleri reddetme ve ona karşı gelme meselesidir. Maalesef bu eski kökler hantal ve sabit fikirlilik üreten kurumlar yaratmışlardır. Bu özellikle “özgür ve eleştirel aklı” zincire vurmuş, toplumsal dinamizmi ve gelişimi köreltmiştir.

Tarih Mises'i Haklı Çıkardı mı? – Atilla Yayla’yı Düzeltmek

Zaman gazetesi yazarı Atilla Yayla geçen haftaki yazısında “kurucu rasyonalizm” olarak adlandırdığı bir düşünce geleneğinden ve İskoç Aydınlaması’ndan bahsetmiş. Yayla’nın yazdığına göre, kurucu rasyonalizm toplumsal düzenlerin insan aklı vasıtasıyla kurulabileceğini ileri sürüyor ve böylece yeryüzü cennetleri olabilecek düzenlerin yaratılabileceğini iddia ediyormuş. Bu rasyonalizmin 20. yüzyıldaki tipik temsilcileri de sosyalizm ve faşizm imiş. Ancak toplumsal düzene bakmanın kurucu rasyonalist olmayan, daha çeşitlilikçi, insani, keşifçi bir yolu da varmış ve bu da Aydınlanma'nın İskoç koluyla bağlantılıymış. Yayla bu aydınlamayı rasyonalizme karşı çıkmak için kullanmış. Bu hususta Yayla özellikle bireylerin toplumda kullandıkları bilgi meselesinden bahsetmiş ve bu meselenin sosyalist ve faşist düzenlerin neden tam olarak işleyemeyeceğini açıkladığını ileri sürmüş. Dediğine göre, mükemmel bir sistemin kurulabilmesi için toplumda kullanılan tüm bilginin tek bir elde toplanması gerekiyormuş. Oysa bu mümkün değilmiş, çünkü bu bilgi hem parçalı hem de dağınıkmış. O yüzden insanlar bu bilginin tamamına sahip olamazlarmış ve sınırlı bilgiyle yaşamak zorundalarmış. Atilla Yayla’nın anlattığı bu meseleler esas itibariyle Avusturya İktisat Okulu’nun kapsamına giriyor. Bu okulun sosyalizm eleştirisiyle bir ara ilgilendiğim için Yayla’nın yazdıklarına biraz bu açıdan baktım. Maalesef Yayla’nın bilgi meselesi ile İskoç Aydınlanmasını bir arada ele alması olmamış. Kurucu rasyonalizme karşı çıkarken Mises'ten bahsetmesi de olmamış. Hele Hayek'in ismini anmadan geçmesi hiç olmamış.

Mises, Faşizm ve Özgürlükler

Mises'in diktatörlük ve özel mülkiyet kavramlarıyla ilgili fikirlerini açıklayan ve gözden kaçmış sözleri üzerine bir değerlendirme...

Hayek ya da Marx Ne Fark Eder, Söyle!

Yeni Türkü’nün bir şarkısında dediği gibi: “Ölüm ya da ayrılık fark eder mi söyle sensiz…” Bir âşık için sevdiğinden ayrılması ve onu bir daha görememesi ölüm gibidir. Arada hiçbir fark yoktur. Kavramlar farklı bile olsa duygular kişide aynı yoksunluğu birebir karşılayabilir. Âşık için fark yoktur: Ölüm ya da ayrılık. Mesele, sevgilisinin yokluğudur. Başka ne olabilir ki! Bir âşık ölüm ve ayrılığı sevgilisi için nasıl aynı tutuyorsa, ben de Hayek'in ve Marx’ın bireyin mantığı ve bilinci konusundaki yaklaşımlarını aynı tutuyorum. Benim açımdan aralarında hiçbir fark yok. Hayek ve Marx benim için iki ayrı insan, fakat aynı kümenin elemanları.

Mises, Sosyalizm ve Kadınlar

Ludwig von Mises, sosyalizm tartışmaları ve sosyalizmde kadınlar üzerine...

"Genel Teori"nin 75. Yılı

Bu defa kısa bir hatırlatma yapalım: Bu ay Keynes’in The General Theory of Employment, Interest, and Money adlı kitabı yayınlanalı 75 yıl oluyor. Fikirlerini...