Bu yenilikçi (ya da inovatif) olma durumu, hatta zorunluluğu hayatımıza öyle bir girdi ki, her yanımız yenilikçi insanlarla ve ürünlerle doldu taştı. Yenilikçiliğin ya da popüler ifadesiyle inovasyonun ne olduğunu bilmeden peşinden koşar hale geldi firmalar da…
Yazının bundan sonrasında kendimi popüler kültürün şefkatli kollarına (!) bırakarak ‘inovasyon‘ kelimesini kullanacağım…
Artık devletler bile inovatif-girişimci devletler. Mariana Mazzucato bu konuda yazmaya ve anlatmaya devam ediyor. Tartışmanın temeli inovasyon çağında “devletin rolü, önemsiz bir oyuncu görülerek bir şekilde göz ardı mı ediliyor?” sorusuna odaklanıyor…
Bu tartışma bu yazının konusunu oluşturmuyor, bu yazının konusunu ‘inovasyon’ denildiğinde aklımıza gelmeyen bir inovasyon türü oluşturuyor: Sosyal İnovasyon!
İnovasyonun da suyu çıktı, sosyalin de inovasyonu mu olur muymuş demeyin!
Hele bir dinleyin-okuyun.
İktisadi olduğu kadar toplumsal etkisi ile de önemi belirginleşen bir faktör olarak yenilikçi fikirler iktisadi ve toplumsal kalkınmanın önemli bir aracı haline gelmekte. Bu anlamda yenilikçi fikirlerin toplumsal fayda sağlayacak düzeyde tasarlanması ve uygulanması sosyal inovasyon olarak adlandırılıyor ve iktisadi kalkınmanın toplumsal boyutunu (yeniden) şekillendiriyor. Sosyal inovasyon, genel bir tanımlama ile mevcut toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üretmeyi ve uygulamayı ifade etmektedir. Sosyal İnovasyon Merkezi (Center for Social Innovation) sosyal inovasyonu mevcut sosyal, kültürel, ekonomik ve çevre sorunlarını insanlar ve gezegen için fayda sağlayacak şekilde çözmeye yönelik yeni fikirler olarak tanımlamaktadır [1]. Daha genel bir bakış açısıyla sosyal (toplumsal) inovasyon toplumun tüm kesimlerine fayda sağlayacak yenilik, değişiklik ve iyileştirme faaliyetlerinin geliştirilmesini ve uygulanmasını ifade etmekte [2]. Sosyal inovasyon bireyler, gruplar veya sosyal organizasyonlar tarafından gerçekleştirilebileceği gibi kamu kurumlarınca da gerçekleştirilebilmektedir.
Toplumsal değişime işaret eden bir süreç olarak sosyal inovasyonun fikri temelleri insanoğlunun yaşam standartlarını geliştirmek üzere gerçekleştirdiği ilk çalışmalara kadar götürülebilir. Öyle ki ateşin bulunmasından, tekerleğin icat edilmesine; matbaayla kitapların çoğaltılmasından ilkokulların kurulmasına kadar pek çok önemli gelişme sosyal inovasyon kavramının içinde yer alabilir [3]. Bu kapsamda yapılacak bir değerlendirme, bu yazının sınırlarını aşacağı için temel düzeyde karşılanmamış toplumsal ihtiyaçların yenilikçi fikir ve yaklaşımlarla aşılması bu açıklamanın temel çerçevesini oluşturmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki sosyal inovasyonun toplumlar ve insanlar arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik fonksiyonunu ele alabilmek için de insanlığın ortaya çıkışından başlayarak belirginleşen insanlar veya topumlar arası eşitsizliğin temelini anlamak gerekecektir. Avcılık ve toplayıcılık döneminde daha fazla gıda stoku olanlar ile olmayanlar arasında bir eşitsizlik oluşmuştur. İlerleyen aşamalarda üretimin başlamasıyla üretim biçimleri arasındaki farklılığın bir eşitsizliğe sebebiyet verdiği görülmektedir. Özetle mülkiyetin insanlar ve toplumlar arası farklılaşmada belirleyici olduğu görülmektedir.
Bu düşünce temelinde insanların ve toplumların sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilen yenilikçi yaklaşım ve yöntemlerin fikri temelleri 1700’lü yıllara, Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucularından bir olarak anılan (ve yanı zamanda bilim adamı kimliğiyle paratonerin mucidi olarak da bilinen) Benjamin Franklin’in çalışmalarına dayanmaktadır. Her biri yeni sosyal ilişkileri ve kurumları geliştiren, belirgin etkileri olan, yenilikçilik tanımına ve doğasına uygun ve nihayet tarihsel açıdan kayda değer sosyal inovasyon örneklerine Franklin’in Boston’dan ayrılıp Philadelphia’ya geldiği 1726 ile Londra’ya görevlendirildiği 1757 yılları arasında rastlamak mümkündür. Mumford (2002) bu örnekleri şu şekilde sıralamaktadır: Erkekler kulübü, kütüphane üyeliği, polis kuruluşu, itfaiye, kağıt para, asfaltlama ve ışıklandırma, Philadelphia hastanesi, matbaacılık, Pennsylvania Üniversitesi ve Albany birlik planı. Bu örneklerin her biri döneminde öncü olabilecek ve toplumsal işlevi yüksek birer sosyal inovasyon örneği oluşturmuştur [4].
Daha güncel ve çok daha yaygın bilinen bir diğer örnek ise Bangladeşli ekonomi profesörü Muhammed Yunus’un geliştirdiği, iktisadi ve toplumsal gelişme sürecine ciddi bir katkı sağlayarak etki alanı itibariyle nerdeyse tüm dünyada yaygınlaşan ‘Mikro Kredi’ uygulaması. Yunus’a 2006 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazandıran bu uygulama sosyal işlere verilecek küçük desteklerle yoksulluğun azaltılabileceğini ve toplumsal kalkınmanın sağlanabileceğini iddia ve ispat etmiştir. Fikri temelleri 1973 yılında atılan ve ilk olarak Bangladeş’te uygulanmaya konan mikro krediler 1979 yılına kadar Bangladeş Merkez Bankası ve diğer ticari bankaların sponsorluğunda gerçekleştirilmiş ve 1983’te Grameen Bank (Bank for the Poor) adı altında yoksullara kredi veren mikro kredi bankası kurulmuş [5]. Bu uygulama zamanla dünya çapında yaygınlaşmış ve yüzden fazla ülkede uygulanır hale gelmiştir.
Ayakkabısız Bir Gün…
Bir diğer sosyal inovasyon projesi kurumsal sosyal sorumluluk bileşeni ile birlikte Amerikalı ayakkabı üreticisi TOMS tarafından gerçekleştirilmektedir. “Bire Bir” olarak Türkçeleştirilebilecek “One for One” kampanyasıyla ayakkabısız çocukları hedef alan firma Dünyanın pek çok bölgesindeki çocukları ayakkabı ile buluşturmaktadır. Satılan her bir çift ayakkabı karşılığında ayakkabı ihtiyacı olan çocuklara yeni bir çift ayakkabı bağışlayarak önemli bir sosyal inovasyon projesine öncülük eden firmanın uygulaması 25 ülkeyi aşmış ve 2006 yılından bu yana yaklaşık olarak bir milyon çocuğun ayakkabı ile buluşması sağlanmıştır. Projenin raporuna göre, kampanyanın su, ilaç veya herhangi başka bir şey yerine ayakkabı üzerine kurulmuş olmasının sebebi ayakkabının çocukları çetin arazi şartlarından, enfeksiyonlardan ve toprak bazlı hastalıklardan koruyan temel bir araç olmasıdır. Çünkü ayakkabı çocukların fiziksel sağlığını korumakla kalmıyor aynı zamanda pek çok gelişmekte olan ülke için okula devamı sağlayan temel bir gösterge olarak kabul ediliyor.
Ayakkabısız bir gün için ilgili bilgilere ve videolara göz atmak isteyebilirsiniz. O zaman buyrun…
Türkiye’den de Bir Örnek
Türkiye’nin belki de en kapsamlı ve en köklü sosyal inovasyonu Anadolu Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulan ve temelleri 1980’li yıllara kadar dayanan Açık Öğretim, İktisat ve İşletme fakülteleridir. Dönemin temel toplumsal sorunlarından biri olan eğitim sorununa yenilikçi bir çözüm getiren Açık Öğretim sistemi yaklaşık bir buçuk milyon kişiyi mezun etmiş ve bir o kadar kişiye öğrenim imkânı sunmaktadır. 1982-1983 öğretim yılına İktisat ve İş İdaresi alanındaki iki uzaktan öğretim programı ile başlayan Açıköğretim Sistemi, bundan sonra hizmet alanlarını sürekli genişletmiştir. Fakülte, günümüzde faaliyetlerini 11 lisans, 30 önlisans programıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan ve bazı Batı Avrupa ülkelerinde sürdürmekte.
Açık öğretim sistemini sosyal inovasyon niteliği taşıyor olmasının temel gerekçesi 1980’li yıllarda mevcut üniversitelerin öğrenim talebinin yalnızca yüzde 13’ünü karşılayabiliyor olmasıydı. (Ayrıntılı bilgiler için buraya bakabilirsiniz) Bu aşamada sosyal inovasyonun tanımına tam uygun bir şekilde karşılanmamış bir toplumsal ihtiyaç olan yüksek öğretim hem de televizyon ve radyo gibi iletişim araçlarını kullanarak yenilikçi bir yaklaşımla karşılanıyordu. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan anlaşmalar gereği öğretmenler lisans ve ön lisans tamamlama imkânı sunularak eğitimcilerin niteliklerinde bir artış sağlanmış oldu.
Günümüzdeki en dikkat çekici uygulamalardan birisi de açık öğretim sisteminin sadece öğrencilerine değil tüm topluma açık hale getirilmesi oldu. TRT-Okul aracılığıyla sağlanan bu hizmet sayesinde sisteme kayıtlı olmayan kişiler de ilgi alanları doğrultusunda dersleri takip edebiliyor.
Aklımıza gelmeyenler…
İnovasyon denilince akla hemen yeni teknolojiler, dokunmatik ekranlar geliyor. Pazarlamada yapılan yenilikler, üretim süreçlerinde yapılan iyileştirmeler, yönetim biçimlerinde sağlanan gelişmeler akla ilk gelenler, en azından ilgililerce. Oysa tüm bu gelişmelerin sağlanabilmesi ve pazarlanabilmesi için gerekli olan toplumsal güven ve huzur sosyal inovasyon ile sağlanmaktadır.
Ezcümle, sosyal inovasyon diğer tüm inovasyon türlerine temel oluşturmaktadır…
Kaynaklar
[1] Center for Social Innovation (CSI) (2012); What is Social Innovation?, Erişim Tarihi: 01.02.2012; Erişim Adresi: http://socialinnovation.ca
[2] Elçi, Şirin (2007); İnovasyon: Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı, Ankara: Technopolis Group
[3] Büyükkara, Gülizar (2008); “Dünyayı Sosyal İnovasyon Değiştirecek”, Bilgi Çağı, S.49 Erişim Tarihi: 11.01.2015; Erişim Adresi: http://goo.gl/Fl68uy
[4] Mumford, Michael D. (2002); “Social Innovation: Ten Cases from Benjamin Franklin”, Creativity Research Journal, 14(2):253-266.
[5] Ozan Dündar, Seher (2007); “Mikro Finansman”, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü, Türkiye Kalkınma Bankası Yayınları, GA-07-05-28, Erişim Tarihi: 21.01.2015; Erişim Adresi: http://goo.gl/b5ksyW
İlk görsel: www.eoi.es
Yenilikçilik ya da popüler ifadesiyle 'İnovasyon' denildiğinde aklımıza gelmeyenler…
