Fiyat, kalite veya üretim miktarı rekabetinden sonra yeni bir boyut: Cep telefonu operatörlerinin tarife savaşları.
Geçen gün bir iktisat danışmanlığı firmasının Vice President’ı ile iş görüşmesi yapıyorduk. İşi aldım mı almadım mı henüz bilmiyorum, ama çok güzel bir sohbet yaptık.
Kendisini tanıttıktan sonra al sana soru dedi. Tahtaya bir cep operatörü firmasının tarifeleriyle alakalı iki türlü grafik çizdi. Bu grafiklere bakarak anlıyorsunuz ki eskisinden daha ucuz bir tarife geldiğinde bir kısım insanlar pahalı olan tarifeden ucuz olana hücum ederken bir başka kısmı aynı tarifede kalmayı tercih ediyor.
Kendisi bana o anda sadece o operatörün 250 tane tarifesi olduğunu bunların bi çoğunun ise ölü tarifeler, yani artık abone almayan tarifeler olduğunu söyledi. Sence, bu graph ile bu bilgi arasında bir ilgi var mı diye sordu.
Kendisine PhD yaptığı okulu sordum, çünkü vereceğim cevap herkesi mutlu etmeyebilirdi. LSE imiş. Tamam o zaman dedim. Burda olay talebin elastikliğine göre farklılaşan alıcılar gibi görünüyor. Ama dedim, ben olayın daha derinine bakalım derim. Bu inelastiklik/elastiklik ayrışımının kökünde ne var?
Cevabım statüko meyiliydi. (status quo bias). Zaten literatürde bazı bankaların, yatırım anlaşmalarında seçili bir opsiyon verip, değiştirmeniz halinde bir form doldurmanız gerektiğini söyleyip insanların seçili opsiyonda kalmasını sağladığını biliyoruz. Form doldurma çilesinden çekinen insanlar kendileri için optimal olmayan planları seçiyorlar, bankalar da bunu gayet güzel bir şekilde istismar ediyor. Aynısı bu firma için de geçerli. Bu firma da aslında olan tarifeyi ucuzlaştırmaktansa yeni bir tarifeyle geliyor ve bir çok insan bu yeni tarifeye geçme bürokrasisiyle uğraşmaktansa eskisinde kalıyor. Firmaların insanların bu tür zaaflarını nasıl istismar ettiğiyle alakalı bölümleri olan bir kitap çıkardı Ran Spiegler, bu yeni alanda (behavioral industrial organisation )ilk kitaplardan. Oldukça da güzel yazılmış. Statüko meyilinden öte konunun “obfuscation “ modelleri ile de açıklanabileceğini sanıyorum.
Tatmin oldu mu bilmiyorum. Sonra bir soru daha sordu. Sence firmaların olan tarifenin fiyatları üstünden rekabet etmesi yerine yeni tarife çıkararak rekabet etmesi toplum refahını etkiler mi diye sordu. Bu sorunun cevabının neredeyse çok açık olduğu üstteki açıklamadan görünüyor. Kendisine kurulacak modele göre cevapların değişebilme ihtimalinin olduğunu ama kanımca firmaların yeni tarifeler üstünde rekabet etmesinin refahı düşürmesinin akla daha yatkın olduğunu söyledim. Daha sonra kendisi bazı sektörlerde devletin tarife sayılarını sınırlandırdığını söyledi. Sanırım İngiliz hükümetinde benim gibi düşünen insanlar varmış.
Ülkemizde de durum pek farklı değil. Her gün yeni bir tarife ismiyle karşılaşıyoruz. Bakarsınız bizim rekabet kurumu, Avrupa’da bir ilki başlatıp bu tarifelere bir sınırlandırma getirir. Bu da davranışsal ekonominin en güzel ve net uygulamalarından biri olarak tarihe geçer.
Umarım işi almışımdır.
KATEGORİLER
Çevre Ekonomisi
Duyurular
Edebiyat
Ekonometri
Felsefe
Fizik ve İktisat
İktisadi Düşünce Tarihi
İktisat Eğitimi ve Bölümleri
İktisat Öğrencilerine Tavsiyeler
İktisat Söyleşileri
İktisat Tarihi
İktisat Teorisi
Deneysel ve Davranışsal İktisat
Psikoloji
Risk ve Belirsizlik
Nöroekonomi
Nöropazarlama
Oyun Teorisi
İktisat ve Edebiyat
İktisatçılar
Kalkınma İktisadı
Eğitim
Eğitim İktisadı
İşgücü Piyasaları
Mutluluk ve Refah İktisadı
Teknoloji ve Yenilik İktisadı
Yoksulluk
Kitap İnceleme
Deneysel İktisat Kitaplığı
Konuk Yazarlar
Köşe Yazarları
Kuantum Fiziği ve Felsefesi
Özel Dosyalar
Müzik
Petrol
Sanat ve İdeoloji
Serbest Atış
Kategorisiz
Tarih
Türkiye Ekonomisi
Uluslararası İktisat
Uluslararası Rekabet
Yazarlarımızdan Haberler
Kitap Tanıtımı