iletisim: barisurhan[at]gmail[dot]com
Bu soruya “evet” ya da “hayır” gibi kestirme bir cevap vermektense isterseniz işi biraz daha heyecanlı hale getirelim ve şu soruyu soralım “Türkiye’de insanlar yaşadığı hayattan memnun mu?”. Bu sorunun cevabını sevgili TÜİK’ten istediğimizde karşımıza şöyle bir grafik çıkıyor:
Görünüşe göre işler yolunda gibi, ne dersiniz? Nüfusun Yaklaşık %60’ı hayatından memnun. %15’lik kısmı pek memnun değil… Geriye kalan %25’lik kısım ise ne öyle, ne böyle… “Eh işte”ciler! Grafiğin önemli bir diğer noktası ise yıllar itibariyle mutlu olanların öyle çok da ciddi bir hareketlilik yaşamadığını yani %54 -%64 bandında gezdiklerini göstermesi! Grafiğe baktığınızda “Hükümet insanı mutsuz eder” de diyebilirsiniz, “Hükümet, siz tam mutsuz olduğunuzu sanarken mutlu eder” de! Biz ise bunların hiçbirini söylemeyeceğiz. Gelin bakalım bu mutlu olduğunu söyleyen insanlar, aynı dönemde başka göstergeler ışığında ne haldelermiş?
Ara not: Eğer metni “daha ciddi” bir dille yazılmış ve birkaç fazla grafikle (mesela kadınların intihar oranı erkeklerden fazla mı?) rapor şeklinde okumak isterseniz pdf dosyasını şuradan indirebilirsiniz. Zaten grafikler de nottan kesme. Belli değil mi düzensiz grafik numaralarından? :- ) Yok efendim, ben blogdan devam edeceğim diyenler buyursunlar…
Antidepresan sadece bizim değil tüm dünyanın sorunu! Sorun diyorum çünkü mevcut sağlık sisteminde reçeteyle satılmayan bu ilaçlar, piyasada peynir ekmek gibi gidiyor. Nereden mi biliyorum?
IMS (Intercontinental Marketing Services)’in verilerine göre Türkiye’deki antidepresan (ve %1’lik “mood stability” grubu ilaçların) toplam piyasası 2005 yılında yaklaşık 300 milyon TL’ymiş. Aynı dönemde Türkiye’deki toplam ilaç piyasasının 10 milyar TL olduğunu düşünürsek, hiç de küçümsenecek bir rakam olmadığını anlarız! Türkiye’deki duruma daha detaylıca yaklaşmadan önce isterseniz uzaklara, Sam Amca’ya bir ziyarette bulunalım!
ABD’de Antidepresan Piyasası
Dünyanın en büyük ilaç sektörüne sahip ülkesi ABD’nin durumu bizden hiç de farklı değil!
IMS verilerine göre 2010 yılı itibariyle ABD antidepresan piyasasının büyüklüğü 11,6 milyar dolar civarında. Bu büyüklükle, antidepresanlar ABD ilaç sektöründe 7. sırada yer alıyor! Yıllar itibariyle yazılan reçetelere baktığınızda ise durumun vehameti bir kat daha ortaya çıkıyor. 2010 yılının sonu itibariye ABD’de yaklaşık olarak 255 milyon reçete yazılmış! Peki Türkiye’de durum nasıl sizce?
Türkiye’de Antidepresan Tüketimi
Ruh halimiz hiç de iç açıcı durumda değil dostlar! Ben söylemiyorum, depolardan verileri toplayan IMS söylüyor:
Türkiye’de, 2010 yılı itibariyle, tam 34 milyon kutu antidepresan kullanılmış! Kim kullandı demeyin; siz kullandınız, doktorunuz verdi, facebook’taki bir arkadaşınıza tavsiye ettiniz, sınav stresini azaltır diye eczacı kalfası verdi, alkolle pek güzel “kafa yapıyor” diyen arkadaşınız önerdi… Bu sözlerime alınmayın lütfen. Neden alınıyorsunuz? Siz sanıyor musunuz ki bizde, bu ilaçları tavsiye edebilecek kadar psikiyatrist var? Herkes doktor gözetiminde mi bunları alabiliyor? Sağlık Bakanlığı’na göre pek de fazla psikiyatristimiz yok:
Elimizdeki en son veri 2008’e kadar yaklaşabiliyor… Siz deyin 200 psikiyatrist daha artmış olsun. Üzerine bir de üniversite hastanelerinden ekleyelim 500 tane… Bu sayılar aslında bizi şunu söylüyor, antidepresanların reçetesiz kullanımı piyasanın açlığını doyuruyor ama toplumsal sağlığı da ciddi şekilde tehdit edebilecek potansiyele sahip!
Kaldı ki bu psikiyatristlerin yılda kaç hasta baktığını söylesem dudaklarınız uçuklar! Sadece 1997 yılında, 390 psikiyatrist yaklaşık olarak 1 milyon 300 bin hastayla ilgilenmiş!!! Sizce hasta başına kaç dakika ayırabilmişlerdir? İlerleyen yılların durumunu da masaya koyduğunuzda tablo iyice dehşet verici bir hale geliyor:
Özellikle 2001 yılından sonra Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelere ruh sağlığı ile ilgili bir şikayetle giriş yapanların sayısı 4,5 milyon kişi kadar artmış. Bu artışın birçok sebebi olabilir ama herhalde hiç kimse bunun tek sebebinin “sağlıktaki reform sonucu doktora ulaşabilmenin kolaylaşmasından…” ileri geldiğini söylemez!
Durum kabaca şöyle: Türkiye olarak, 80 milyona yaklaşan nüfus, 34 milyon kutu antidepresanı bir oturuşta yemişiz! Kişi başına bakınca da durum aynı, ha merak eden varsa o can sıkıcı grafik de şöyle:
2010 yılında iki kişiye bir paket pardon kutu düşecek kadar antidepresan tüketmişiz. Buraya kadar her şey normal gelebilir… Ne var ki? Zaten dünyada herkes tüketiyormuş. Bizde de bu kadar kullanılması normal… diyebilirsiniz. Demeyin! Demeyin çünkü bu resimde eksik olan, kafamızı karıştıran bir şeyler var. Başta bir cümleyle başlamıştım: “Türkiye’de insanlar yaşadığı hayattan memnun mu?” diye. TÜİK’e göre memnuniyet oranımız hiç de fena değil… E, o zaman biz niye kullanıyoruz bu antidepresanları? Durun durun, belki arkadaşlarımızdan memnun değilizdir? Ya da evliliğimizden? Öyle mi acaba?
TÜİK Yaşam Memnuniyeti Anketi’nden Bir Demet
Yazının başında necip Türk milletinin genel mutluluk düzeyi hakkında fikriniz olmuştu. Şimdi bu durumu bir adım daha ileri götürerek merak ettiğiniz diğer kısımlara bakalım. Mesela arkadaşlara?.. Siz arkadaşlarınızdan memnun musunuz? Peki ya yan komşunuz sizden memnun mu?
Merak etmenize gerek yok, arkadaşınız da sizden memnunmuş. Hatta hemen hemen herkes birbirinden memnun, arkadaşlıklardan alınan tad almış başını gitmiş. Baksanıza, 2010 yılında arkadaş ilişkilerinden memnun olanların oranı %92’lerde! Arkadaş ilişkileri böyle de acaba “hayat arkadaşı” ile ilişkiler nasıl? Evet, evliliği soruyorum. Haberlerde namus cinayeti diye karısını öldürenler, boşandı diye sokaklarda üstüne saldıranlar… Sizce evlilik hayatımız ne alemde?
Eee, insanın arkadaşıyla arası iyi olur da hayat arkadaşıyla olmaz mı? Bizde de durum aynı! 2010 yılında milletimizin %92’sinden fazlası evliliğinden memnun ya da çok memnunmuş. Memnun olmayan tek tük! Öyle de, sizin aklınıza hemen şu soru gelmez mi: “Peki boşanma sayıları ne alemde?” Meraklanmayın! Bizim de aklımıza aynı soru geliyor sevgili okur!
Evliliğimizden memnunuz, hatta 2010 yıllından önce yıllara göre daha bir memnunmuşuz ama yine de boşanıyoruz! E niye boşanıyoruz peki? Neden olacak, mutsuz evlilikleri bitirip hemen mutlu bir evliliğin kapısını açmak için olsa gerek herhalde. Sibel hanım yine manşetlerde, ikinci eş tartışmasına giriyor! Haklı; ikinci eş imkanı olsa niye boşanalım? Evlilikten memnun olmamak da neymiş? Bakın görün, grafiğimizdeki mutluların değeri Rusya seçimlerini aratmaz, %150’leri geçer!
Eh, her şeyden memnun muyuz peki? Arkadaş, eş… Hmm… İş ya, işi unuttuk! Gelirimizden memnun muyuz peki?
Yok arkadaş! Ne kadar zam yaparsan yap kimseyi memnun edemezsin! Bir kere şükretmek yok! Eh, nesil dindar da olmayınca ne bilsin şükrü! Asgari ücretin brütü gelmiş 830TL’ye dayanmış ama milletimizin neredeyse yarısı hala gelirinden memnun değil! Bu ne canım? Ne yani, her gün et mi yiyeceksiniz? Yemeyin, Sağlık Bakanı da demişti, az yiyeceksiniz! Makarna neyinize yetmiyor?
Sonuç Niyetine
Türkiye’de son beş yıl içinde artan antidepresan kullanımı meselenin ne kadar ciddi olduğunu, sanırım, bir miktar da olsa anlatabiliyordur! Zira kişilerin yaşamlarındaki genel mutluluk düzeylerinin yüksekliğine rağmen ciddi miktarda antidepresan kullanımı olduğunuz görüyoruz. Tüketimimiz 2005’te 100 kutuyken, 2010’da 165 kutu seviyesine çıkmış!
Peki, herkes mutluysa neden antidepresan kullanımı artıyor? Acaba kişiler kendilerini bu antidepresanlar yardımıyla mı mutlu hissediyor? Cevabını ben de bilmiyorum ama bu sorunun önemli olduğunu düşündüğüm için sizinle paylaşıyorum.
Bu meselenin önemli olmasını birkaç sebebi var aslında. Öncelikle antidepresanlar ciddi yan etkilere sahip ürünler. Gerek fiziksel ve gerekse ruhsal birçok etkisi var. Bu ilaçların, dozuna bağlı olarak, ilk kullanıldıkları günlerdeki yan etkileri sizi günlük işlerinizi yapmaktan alıkoyabilecek düzeye kadar çıkıyor. Sonrasında, bırakmak istediğinizde de yine benzer sorunlarla karşılaşabilir, ciddi sıkıntılar yaşayabiliyorsunuz.
Yapılan çalışmalar ülkemizdeki depresyon vakalarının sadece yetişkinlerde değil çocuklarda da ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor. Özellikle az gelişmiş bölgelerde çocuğun aile içindeki iletişim zorluğu, tetikleyici bir unsur olarak göze çarpıyor.
Çalışmaların bir diğer önemli bulgusuysa Türkiye’deki hastaların depresyon belirtisi olarak ciddi fiziksel rahatsızlıklar belirtmeleri. Bunun iktisatla ilgisi ne? Verim kaybı… Her gün yataktan eklem ağrılarıyla kalkan birisi ne kadar iyi iş çıkarabilir sizce?
Bilmiyorum bizim bakanlıkların bu konuyla ilgili bir çalışması var mı ama başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere birçok bakanlığın üzerinde durması gereken ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.
Tamam, nesil dindar olsun diyorsunuz ama bir zahmet depresyonda da olmasın!
Kaynakça
Daha fazlasını, detaylarıyla isteyenler şuralara bakabilirler:
- Bauer, Michael ve diğerleri. (2008). “Presciribing patterns of antidepressants in Europe: Results from the factors influencing depression endpoints research (FINDER) study”, European Psychiatry, Vol. 23, pp. 66-73
- Busch, Susan, Golberstein, Ezra and Mara, Ellen. (2011). “The FDA and ABCs: The unintended consequences of antidepressant warnings on human capital”, NBER Working Paper Series, No: 17426
- Demir Türkay ve diğerleri. (2011). “Epidemiology of depression in an urban population of Turkish children and adolescents”, Journal of Affective Disorders, Vol. 134, pp. 168-176
- G. Wade, Alan, Johnson, Paul CD. ve McConnachie, Alex. (2010). “Antidepressant treatment and cultural differences – a survey of the attitudes of psysicians and patients in Sweden and Turkey”, BMC Family Practice, Vol. 11:93
- Intercontinental Marketing Services verileri
- Özmen, Erol ve diğerleri. (2011). “Public opinions and beliefs about the treatment of depression in urban Turkey”, Social Psychiatry and Psychiatric Epidemiology, Vol. 40, pp.869-876
- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı verileri
- Ünsal, Ayla, Ünaldı, Cansu ve Baytemir, Çiğdem. (2011). “Anxiety and depression levels of impatients in the city centre of Kirşehir in Turkey”, International Journal of Nursing Practice, Vol. 17, pp. 411-418